Kuran Kurslarında Kuran Öğretildiği Doğru mu?!
Türkiye'de hükümetin kaçak Kuran kurslarına karşı ceza
yaptırımlarında indirime gitme, hatta tamamen kaldırma girişimi
kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu. Bunu ana muhalefet partisi
başkanının eleştirileri ve Başbakan Tayyip Erdoğanın kontraları
takip etti. Başbakanın eleştirilere verdiği kontra tepkilerin
özünü, yüzde 99u Müslüman olan halkın Kuran öğrenme ihtiyacının
engelleyemeyeceği, bunu yapanların terörist gibi
cezalandırılmayacağı tezleri oluşturmaktadır. Gerçi Başbakanın daha
ilk bakışta cezaya konu olanın Kuran kursu değil; kaçak Kuran
kursları olmasını bilinçli olarak görmezlikten gelmesi ve
kontralarını eleştirilerin sırf Kuran öğrenilmesine karşı
yapılıyormuş gibi dile getirmesi başlı başına demagojiden başka bir
şey olmadığı açıktır. Başbakan belli ki devlet denetiminin dışında,
kafasına göre, Kuran öğretme bahanesiyle illegal okullaşma
heveslisi kesimlere bir jest yapmak istemiştir. Karşılığında ilk
önce bu kesimlerin oylarını, uzun vadede de tıpkı İmam Hatip
Liselerinde olduğu gibi kendilerinin arka bahçesi niteliğinde bir
tane daha kalıcı, örgün beyin yıkama ünitesi eklemek istemektedir.
Tüm bu eleştiriler bir yana, geleneksel anlamda Kuran öğretimi
olduğu sanılan legal ya da illegal bu kurslarda gerçekten de Kuran
öğretilmekte midir? Tarikat propagandasından, dini beyin yıkama
programından, siyasal İslamcı örgütlenmeden değil (bunlar bir
şekilde çeşitli dozajlarda mutlaka olur) ama burada sorgulamak
istediğim: Kuran öğrenmenin kendisi.
Evet Kuran kurslarında gerçekten de bir tür Kuran öğretme olayı
yaşanmaktadır. Fakat Kuranın kendi değil; Arapça Kuran okutulması
öğretilmektedir. Bu Arapça okuma da kesinlikle anlayarak değildir.
Bu kursların öğrettikleri anlamını bilmeden Kuran Arapçası okumaktan
çok fazla değildir. Önce Arap alfabesi, sonra okuması.
Peki böyle bir şey neden yapılmaktadır; çünkü İslam inancında Kuran
okumak sevaptır; öyle ya İslamın en temel başvuru kaynağıdır.
Okuması her Müslüman için gereklidir. Kuranı baştan sona okumak;
hatta ezberlemek büyük sevaptır; fakat bu bilmediğin bir dilde
olursa ne olur?! Anlamını bilmeden bir Kuran dolusu Arapça okumaktan
başka bir şey değildir. Bu tür Kuran okumak biçimsel anlamda İslam
normlarına uygun bir işmiş gibi görülse de özünde amacına hizmet
etmemektedir.
Neden ana dili Arapça olmayan bir insana anlamını bilmeden Arapça
Kuran öğretilsin ve ezberletilsin ki?! Türkçe konuşan ve okuyan biri
Kuranın Türkçesini kendi başına okuyamaz mı? Mis gibi de okur!
Hıristiyanların çoğunlukta olduğu memleketlerde hiç İncil kursu
açılıp insanlara, buna yönelik Latince okuma dersi verildiğini
duydunuz mu! Dünyanın en çok satan kitabı olma özelliği olan İncil
aynı zamanda en çok değişik dile çevrilmiş kitap olma özelliği
taşıyor.
Birileri çıkıp yok Türkçe okuyunca Kuran değişikliğe uğruyor aslı
gibi Arapça okumak gerekiyor falan diyecektir mutlaka. İyi de
anlamını bilmediğin, sözcükler dudaklarından dökülürken beyninde ne
dediğine dair bir fikrin olmadan bir şeyler seslendirmek daha mı
doğru; o zaman Kuran asıl hedefine daha mı doğru ulaşıyor. Değil bir
iki defa, yüz defa Kuranı Arapça hatim etsen, kuru kuru ezberlesen
dağ taş bağıra çağıra okusan kime ne faydası var. Allah dualar
Türkçe okunduğunda, yalvarışlar Türkçe söylendiğinde bunu
anlamayacak mıdır? Zaten meselenin inançla Kuranla ilgili yanına
gelince, buna ihtiyacı olan Allah değil; kuldur. Eğer inanan,
inanmaya çalışan vatandaş anlamadığı şeyi Tanrıya söyleyip dursa
bunun kime katkısı var? Tanrıya zaten Onun kelamını tekrarlasan
dursan, bu neye hizmet olur?! Bence Arapça Kuran okumak ana dili
Arapça olan biri için anlamlıdır; sevapsa sevaptır... çünkü okuyanın
beyniyle söyledikleri, okudukları arasında malum bir anlama, anlaşma
yorumla ilişkisi vardır. Bu durum Arapça bilmeyen birisi için
geçerli değildir.
O zaman niyeti gerçekten Kuranı, gerçekten İslamı öğretmek; bir
manada halkı din anlamında aydınlatmak isteyenlere düşen, yıllardan
beri kökleşmiş, Türke Arapça Kuran okumanın boynunun borcu
olmadığını, Kuranın Türkçe okunmasının böylece anlaşılmasının
mümkün olduğunun anlatılmasıdır. Bu durumda Kuran kursları gibi
bir gereksinim ortadan kalkacaktır. İsteyen Kuranın Türkçesini
alır; evinde de rahatlıkla okur. Hatta aynı şeyin namaz dualarında
ve ezanda da uygulamasının mantıklı olduğunu anlatmak ve anlamak
gerekir. Gerçek inanç biçimsellikle değil; mümkün olduğu kadar iyi
anlamaktan, beyninde kalbinde hissetmekle, bu şekilde uygulamakla
mümkündür. Bunu gerçekleştirmenin en doğru yolu yöntemi dini,
duaları, kendi dilinde okumaktır.
Ahmet Aydemir, Bochum Almanya |