Ahmet Aydemir - Türkçe Sayfalar

 

        Ana Sayfaya
   

HABERLER

  Deutsche Version
Kişisel Bilgiler
Projeler
Diğer Uğraşılar
Fotoğraflar
Haberler
Ziyaretçi Defteri
Dış Bağlantılar
 
ahmet.aydemir@rub.de

 

 

 

 

Bochum, 31.05.2005

 

 

 

Kuran Kurslarında Kuran Öğretildiği Doğru mu?!

Türkiye'de hükümetin kaçak Kuran kurslarına karşı ceza yaptırımlarında indirime gitme, hatta tamamen kaldırma girişimi kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu. Bunu ana muhalefet partisi başkanının eleştirileri ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kontraları takip etti. Başbakan’ın eleştirilere verdiği kontra tepkilerin özünü, yüzde 99’u Müslüman olan halkın Kuran öğrenme ihtiyacının engelleyemeyeceği, bunu yapanların terörist gibi cezalandırılmayacağı tezleri oluşturmaktadır. Gerçi Başbakan’ın daha ilk bakışta cezaya konu olanın Kuran kursu değil; kaçak Kuran kursları olmasını bilinçli olarak görmezlikten gelmesi ve kontralarını eleştirilerin sırf Kuran öğrenilmesine karşı yapılıyormuş gibi dile getirmesi başlı başına demagojiden başka bir şey olmadığı açıktır. Başbakan belli ki devlet denetiminin dışında, kafasına göre, Kuran öğretme bahanesiyle ‘illegal okullaşma’ heveslisi kesimlere bir jest yapmak istemiştir. Karşılığında ilk önce bu kesimlerin oylarını, uzun vadede de tıpkı İmam Hatip Liselerinde olduğu gibi kendilerinin arka bahçesi niteliğinde bir tane daha kalıcı, örgün beyin yıkama ünitesi eklemek istemektedir.

Tüm bu eleştiriler bir yana, geleneksel anlamda Kuran öğretimi olduğu sanılan legal ya da illegal bu kurslarda gerçekten de Kuran öğretilmekte midir? Tarikat propagandasından, dini beyin yıkama programından, siyasal İslamcı örgütlenmeden değil (bunlar bir şekilde çeşitli dozajlarda mutlaka olur) ama burada sorgulamak istediğim: Kuran öğrenmenin kendisi.

Evet Kuran kurslarında gerçekten de ‘bir tür’ Kuran öğretme olayı yaşanmaktadır. Fakat Kuran’ın kendi değil; Arapça Kuran okutulması öğretilmektedir. Bu Arapça okuma da kesinlikle anlayarak değildir. Bu kursların öğrettikleri anlamını bilmeden Kuran Arapçası okumaktan çok fazla değildir. Önce Arap alfabesi,  sonra okuması.

Peki böyle bir şey neden yapılmaktadır; çünkü İslam inancında Kuran okumak sevaptır; öyle ya İslam’ın en temel başvuru kaynağıdır. Okuması her Müslüman için gereklidir. Kuran’ı baştan sona okumak; hatta ezberlemek büyük sevaptır; fakat bu bilmediğin bir dilde olursa ne olur?! Anlamını bilmeden bir Kuran dolusu Arapça okumaktan başka bir şey değildir. Bu tür Kuran okumak biçimsel anlamda İslam normlarına uygun bir işmiş gibi görülse de özünde amacına hizmet etmemektedir.

Neden ana dili Arapça olmayan bir insana anlamını bilmeden Arapça Kuran öğretilsin ve ezberletilsin ki?! Türkçe konuşan ve okuyan biri Kuran’ın Türkçesini kendi başına okuyamaz mı? Mis gibi de okur! Hıristiyanların çoğunlukta olduğu memleketlerde hiç İncil kursu açılıp insanlara, buna yönelik Latince okuma dersi verildiğini duydunuz mu! Dünyanın en çok satan kitabı olma özelliği olan İncil aynı zamanda en çok değişik dile çevrilmiş kitap olma özelliği taşıyor.

Birileri çıkıp “yok Türkçe okuyunca Kuran değişikliğe uğruyor aslı gibi Arapça okumak gerekiyor” falan diyecektir mutlaka. İyi de anlamını bilmediğin, sözcükler dudaklarından dökülürken beyninde ne dediğine dair bir fikrin olmadan bir şeyler seslendirmek daha mı doğru; o zaman Kuran asıl hedefine daha mı doğru ulaşıyor. Değil bir iki defa, yüz defa Kuran’ı Arapça hatim etsen, kuru kuru ezberlesen dağ taş bağıra çağıra okusan kime ne faydası var. Allah dualar Türkçe okunduğunda, yalvarışlar Türkçe söylendiğinde bunu anlamayacak mıdır? Zaten meselenin inançla Kuran’la ilgili yanına gelince, buna ihtiyacı olan Allah değil; kuldur. Eğer inanan, inanmaya çalışan vatandaş anlamadığı şeyi Tanrı’ya söyleyip dursa bunun kime katkısı var? Tanrı’ya zaten O’nun kelamını tekrarlasan dursan, bu neye hizmet olur?! Bence Arapça Kuran okumak ana dili Arapça olan biri için anlamlıdır; sevapsa sevaptır... çünkü okuyanın beyniyle söyledikleri, okudukları arasında malum bir anlama, anlaşma yorumla ilişkisi vardır. Bu durum Arapça bilmeyen birisi için geçerli değildir.

O zaman niyeti gerçekten Kuran’ı, gerçekten İslam’ı öğretmek; bir manada halkı din anlamında aydınlatmak isteyenlere düşen, yıllardan beri kökleşmiş, Türk’e Arapça Kuran okumanın boynunun borcu olmadığını, Kuran’ın Türkçe okunmasının böylece anlaşılmasının mümkün olduğunun anlatılmasıdır. Bu durumda ‘Kuran kursları’ gibi bir gereksinim ortadan kalkacaktır. İsteyen Kuran’ın Türkçesini alır; evinde de rahatlıkla okur. Hatta aynı şeyin namaz dualarında ve ezanda da uygulamasının mantıklı olduğunu anlatmak ve anlamak gerekir. Gerçek inanç biçimsellikle değil; mümkün olduğu kadar iyi anlamaktan, beyninde kalbinde hissetmekle, bu şekilde uygulamakla mümkündür. Bunu gerçekleştirmenin en doğru yolu yöntemi dini, duaları, kendi dilinde okumaktır.

Ahmet Aydemir, Bochum – Almanya