Bundan bir yıl önce Amerika
Birleşik Devletleri (ABD) müttefiki İngiltere ile son Irak Savaşının
tetiğine bastı. Savaşın hukuki gerekçeleri Irakta Saddam rejiminin
elinde kitle imha savaşları bulunduğu ve nükleer bomba hazırlamak
üzere Nijeryadan uranyum alımı yapıldığıydı. Aradan geçen bir yıl
içinde ABD ve İngiltere Irakı bir
baştan öte
başa çok zorlanmadan işgal etti. Her tarafı didik
didik ettiler; fakat
savaş gerekçesi olan kitle imha silahları ve atom bombası yapımına
dair bir delil bulamadılar.
Bu sürpriz de değildi;
zaten Birleşmiş Milletler (BM) silah denetçileri bu silahların ve
silah programlarının tespit edilemediğini savaştan önce
söylemişlerdi. Tüm bunlara ek olarak,
ABD ve İngilterenin BM Güvenlik Konseyine sundukları delillerin
hepsinin de sahte belgeler ve uydurma hikayeler olduğu apaçık
ortaya çıktı; aslında bu daha savaştan önce böyle görülüyordu...
ABD ve İngiltere
neden
göz göre göre yalan dolana dayalı bir hukuki
gerekçe peşine düşmüşlerdi? Besbelli amaçları her ne olursa olsun
Iraka saldırmak ve ülkeyi kontrol altına almaktı. Bunun temelinde
öncelikle kendi kamuoylarından gelecek tepkileri en aza indirmek ve
diğer dünya halklarının gözünde bir nebze olsun sempati toplamaktı.
Tabii İspanya, Polonya, Japonya vb. diğer müttefiklerinin de onlara
destek vermek için biraz yüzleri olsundu.
Almanya, Fransa, Rusya gibi
diğer güçlü devletler ABD İngiltere ittifakı içinde yer almadılar;
hatta bir ölçüde muhalefet bile ettiler. Öyle ya daha Afganistan
savaşında bu ülkeler ABDnin G.W.
Bushun kişiliğinde bütünleşen, dayatmacı; müttefiklerini ikna
ederek değil de II. Dünya Savaşındaki rolünü ön plana çıkararak,
biraz duygu sömürüsüne biraz da diyet ödetmeye yönelik politikasına
11 Eylül saldırısının hatırına biraz iç geçirerek katlanmamışlar
mıydı. Bu kadarı fazlaydı. G.W.
Busha, bu "şaşı Teksas kovboyuna" tam karşı çıkılamıyorsa da boyun
eğilmemeliydi.
Aradan bir yıl geçti, ABD ve
İngiltere Irak işgalini umulandan daha kısa bir sürede çok az bir
kayıpla tamamladı.
Buna karşılık büyük bölümü siviller olmak
üzere 10 binin üzerinde Iraklı yaşamını yitirdi, başta Bağdat'taki
Ulusal Müze olmak üzere Irak'ın dünya tarihi açısından paha biçilmez
kültür varlıkları mesela Petrol Bakanlığı'nın çok iyi korunmasına
rağmen yağmalandı; yağmalanmasına göz yumuldu. Saddam rejimi
devrildiyse de ülkenin iç güvenliği sağlanıp şöyle işgalcilerin
gönlünce bir uydu yönetim oluşturulması başarılarak olaya tam da
arzulanan nokta konamadı.
Elbetteki ABD ve İngilterenin
esas amacı Iraka ve Orta Doğuya refah ve demokrasi getirmek değil.
Öyle olsaydı Kuveytin işgaline kadar Saddam rejimini destekleyip
hem bölge hem de Irak halkını perme perişan etmez... Suudileri ve
diğer petrol zengini Arap monarşilerini desteklemez; bölgede bizzat
kendilerinin desteğiyle şımarıkça saldırgan ve yayılmacı politikalar
izleyen İsraili el üstünde tutmazdı.
Öyleyse
ABD ve İngiltere Irakta ve Orta Doğuda ne istiyor?
Bu herkesçe malum,
bölge petrolünü kontrol altına almak!
Peki bunun için Saddamı devirmek gerekir miydi? Evet gerekirdi.
Saddam en büyük misyonu olan İrana saldırıp hem orayı hem kendi
ülkesini ekonomik, askeri ve de politik olarak zayıflatma görevini
başarıyla yerine getirmişti. şimdi onun kişisel iktidarını kurtarmak
için yaptığı tuhaf ülke içi ve dışı politikalarla vakit
kaybedilemezdi. Hele şöyle Kuveyt gibi minicik, masum, batılı,
aşırı demokratik, korunmaya çok muhtaç bir ülkeye saldırsaydı da
ABD ve İngilterenin bölgeye askeri olarak çöreklenmesine hukuki
bir gerekçe yaratsaydı... böylece misyonunu tam olarak tamamlamış
olurdu. Biraz sırtı sıvazlanarak, ABD Bağdat
Büyük Elçisi
vasıtasıyla resmi kayıtlara geçirmemeye özen göstererek,
böyle bir şey olursa olaya karışmayacakları izlenimi yaratarak
salak bir Ortadoğu diktatörüne bu işi yaptırmak hiç de zor olmadı.
Böylece 1991deki ilk körfez savaşı başladı.
İstenilen oldu,
ABD ve İngiltere bölgeye tüm dünyanın onayını alarak geldi;
hesapları Suudilere ve Saddamdan korunmaya muhtaç diğer Petrol
zengini, küçük Arap
ülkelerine ödetti. Hem onlara bölgenin efendisi imajını kabul
ettirdi, hem elindeki silah araç gereçlerini bol miktarda sattı, hem
de bölge petrollerinin kontrolünü adam akıllı ele geçirdi. Bir taşla
bir sürü kuş birden vurdu.
Peki neden ilk savaşta
Saddamın işi tam bitirilmedi?
Bu ilk savaş nihayetinde ABD ve İngilterenin poposunu bölgeye
yerleştirme evresiydi. Iraka askeri olarak iyi bir tokat atılsa da
yine de çok zayıf sayılmazdı. Sonra Rusyanın Çinin diğer ülkelerin
tepkisi ne olurdu daha belli değildi. Zaman her şeyin ilacıydı.
Aradan geçen on yılı aşkın süre iyi değerlendirildi. Ambargolarla
Irakın ve Saddamın beli iyice büküldü. Saddamın içerde şiilere,
Kürtlere, diğer azınlıklara ve kendi halkına zalimce davranmasına
göz yumuldu; böylece ABD ve İngilterenin kıymeti birgün işgal vakti
geldiğinde daha iyi anlaşılsındı. Öyle milli duygularla, vatan
millet edebiyatıyla saçma sapan direniş savaşları çıkmasındı.
İstenilenler gerçekleştirildi.
Oğul Bush yönetime geldi, babasının kaldığı yerden icraata devam
etti. Iraka saldırı için saat geldiğinde hiç tereddüt edilmedi.
Yalnızca halkla ilişkiler bağlamında yalan dolana dayalı hukuki
gerekçeler yaratıldı. Turna gözünden vuruldu.
Peki bundan sonra ne olacak?
Irakta güya Almanyaya İkinci Dünya Savaşında yapılana benzer bir
müdahale yapılmış havası içinde, boynu bükük,
ABD ve İngiltereye minnet duyguları besleyen bir rejim kurulacak...
bu demokratik olur ya da olmaz... artık olduğu kadarıyla. Tıpkı
Almanyada vb. yerlerde olduğu gibi,
Iraka da bir dolu
askeri üs kurulacak. Bunlar bizzat bu ülkenin kaynaklarıyla finanse
edilecek. İşler yolunda gider büyük bir aksilik çıkmazsa bölge ABD
ve İngilterenin en önemli petrol, zenginlik bir başka değişle
sömürü kaynaklarından biri olacak. Eğer bölge halkları kendi
kaderlerini tayin etmek için uyanıp,
bu uğurda bu emperyalist şarlatanlara meydan okumazlarsa.
Bir de çocuklarını paralı asker olarak, sırf petrol
kartellerinin çıkarları için göz göre göre ölüme gönderen
ABD ve İngiltere vatandaşları, kurulan bu
tezgahın onlardan neler alıp götürdüğünü farketmeyecek denli
uyuklamaya devam ederlerse.
|